İlaç depoları zengin, halk mağdur olacak

İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, Türkiye'deki sağlık sisteminin kendisinin sağlıksız olduğunu söyleyerek, "Eczacının dahi bulunmadığı hastanelerin eczane açması isteniyor. Bazı hastaneler de ilaçları hasta bakıcıları kafasına göre dağıtıyor" dedi.

15 Haziran 2007'de uygulamaya konulan "Sağlık Uygulama Tebliği" gereğince, 15 Ekim 2007'den itibaren yatan hasta reçeteleri sadece hastane eczanelerinden karşılanacak. Uygulamanın başlamasıyla hastane eczanesinde bulunmayan ilaçların tedavide aksamalara yol açması ve temin edilemeyen ilaçların hasta tarafından para ile alınacak olması gibi sakıncalarının yanında, uygulamanın özel hastanelere ve ilaç depolarına rant sağlamak için işleme konulmuş olma düşüncesi eczacılar arasında endişe yaratıyor.

Yürürlüğe konulan ve 15 Ekim'de hayata tamamen gececek olan Sağlık Uygulama Tebliği'nde yer alan, "Yatarak tedavilerde reçetelerin düzenlenmesi" maddesindeki "Yatarak tedavilerde hastanede kullanılacak ilaçların hastane tarafından temini zorunludur" ifadesinden eczacılar tedirgin. Çünkü, uygulama hem eczacıları olumsuz etkiliyor, hem de hastaları. Eczacılar ve hastalar için görüşünü aldığımız İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, İzmir'de bin 800 eczanenin bulunduğunu ifade ederken hasta reçeteleriyle ilgili radikal değişikliklerin yapıldığını ve bu değişikliklerin sadece eczacıları değil, hastaları da olumsuz etkileyeceğini söyledi.

Yeni uygulamayla hastane eczanesinde bulunmayan ilaçların, tedavi sürecinde aksamalara yol açacağını ve temin edilemeyen ilaçların hasta tarafından ilacın parasının tamamının öderek alınacak olmasının ciddi sıkıntılara yol açabileceğini belirten Sayılkan, "Eski uygulamada, hastane eczanesinden karşılanan yatan hastaların ilaçları hastanede bulunmadığı takdirde "Eczanemizde yoktur, Yatan Hasta" kaşesiyle sözleşmeli eczanelerden temin edilebilirdi. Ancak, şimdi yatan hastaların ilaçlarını sadece hastane eczanesi karşılayacak. Şayet eczanede o ilaç yoksa hasta bekleyecek; bu da tedavi sürecini olumsuz yönde etkiler ya da cebinden ilacın parasının tamamını ödeyerek eczaneden satın alacak. Türkiye şartlarında da hastanın ilacın parasının tamamını verip satın alması çok güçtür. Bu noktada da hastanın mağduriyeti doğmaktadır. "Avrupa'da da bu böyledir" deniliyor. Doğru Avrupa'da bu böyle ama Avrupa'da 50 hastaya 1 eczacı düşüyor. Türkiye'de ise bazı hastanelerin eczanelerinde eczacı bile yok. İlaçları hasta bakıcılar ya da hemşireler veriyor." dedi.

En karlı, depo ve hastaneler

Hastanelere ilaç alma ihale yasasının da değiştirildiğini ifade eden Sayılkan, eskiden devlet çıkarları korunurken şimdi ilaç depolarının çıkarlarına hizmet edilmek istendiğini iddia etti. Yeni uygulamayla ilaç üretici ve ithalatçı firmaların da kar oranı artacak. Ama bu işten en karlı çıkacak olanın ilaç depoları ve özel hastaneler olacağını vurgulayan Sayılkan şunları söyledi: "Bu işten en karlı çıkacak olan hastanelerle 3 yıllık ilaç temini sözleşmesi yapan ilaç depoları ve özel hastaneler olacak. İlaç üretici firmalar ve ithalatçı firmalar ecza depoları ve özel hastaneler kadar kar etmez. Sadece sürümden kazanacaklar. Bu bağlamda ilaç depoları hastanelere temin ettiği ilaçtan para kazanacakken, hastane de yaşanacak ilaç sirkülasyonuyla, döner sermayedeki parasını arttıracak. Özel hastanelere de aynı imkanı veriyorlar. Sermaye sahibi patron, hastaneden kar ettiği gibi hastane eczanesinden de kar etmek isteyecek. Bir adım ilerisi sermaye sahibi daha fazla kar elde edebilmek için, ilaçları yüksek kar oranıyla yazdırmak isteyecektir. Bunun kontrol edilmesi mümkün değildir. Hastane eczanelerinin küpür yapıştırma zorunluluğu yok. Bu da fiyat da oynamalara neden olabilir. Biz provizyona girmek zorundayız. Verdiğimiz ilaçların küpürlerini eklemek zorundayız."

Çifte standart

Eczacıların, ilaçları devlete yüzde 4,5 iskontoyla sattığını ve devletin eczacıya parasını 90 gün sonunda ödediğini söyleyen Sayılkan, hastane eczanelerine satın alınan ilacın ilaç depolarından yüzde 3,5 iskontoyla alınacak ve paralarının 15 gün içinde ödenecek olmasından doğan çifte standartdan dert yandı. Yüzde 3,5'luk iskontonun yapılan tasarrufları eriteceğini belirten Sayılkan, doğacak ekonomik sıkıntının bazı ilaçların sosyal güvenlik dışına itilerek ya da hastadan alınan payın arttırılarak giderileceğini söyledi.

"Günübirlik Tedavi" kavramı yasalara aykırı

İzmir Eczacılar Odası olarak, Danıştay'a yürütmeliğin iptaliyle dava açtıklarını da hatırladan Sayılkan, "Günübirlik Tedavi" altında yasalara aykırı olarak kanser ve diyaliz gibi hastalıkların ayakta tedavilerinde kullanılan ilaçların, yatan hasta kapsamında değerlendirilerek serbest eczanelerin hizmet alanının dışına çıkartılması ve böylece eczacının danışmanlık hizmetinin ortadan kaldırılması sonrasında hastanın mağduriyet yaşayacağını belirterek konuyla ilgili şunları söyledi: "Günübirlik Tedavi kavramı yasalara aykırıdır. Bu kavram, "Ayakta tedavi gören hastanın ilaçlarınıda buradan vereceksiniz" i ifade eder. Hastane eczanesi sadece yatan hastaya ilaç verebilir. Yatmayan, ayakta tedavi gören hastaya ilaç veremez. Tedavisi hastaneye yatmasını gerektirmeyen bir çok hastanında ihtiyaç duyguğu kanser, diyaliz, kan ürünleri ilaçları olduğu için hastane eczanesi ya hastayı bekletecek ya da hasta gidip ilaçları parasıyla dışarıdan alacak. Bu da diğer bir mağduriyet sebebi olmakta."

Söyleşi: Halide DİNLER

http://www.haberekspres.com.tr/2007/10/01/devam.php?id=53

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat