Irak: Katliamın dört yılı
Iraklılara 665 bin ölüme, 3 milyondan fazla yaralıya ve yarısının güvenli yer arayarak ve hiçbir mezhep veya ırk ayırımı yapmaksızın günlük yüzlerce can alan mezhepçi iç savaştan kaçarak komşu ülkelere gittiği 4 milyon mülteciye mal oldu.

Abdulbari Atwan*
NTV-MSNBC
 

LONDRA - Irak’ın bugün savaştan ve işgalinden dört yıl sonra Arap bölgesinin hatta bütün dünyanın en istikrarlı, parlak ve güvenli ülkesi olması öngörülüyordu. Başkan W.Bush, bize öyle vaat etmiş, müttefiki ve uşağı Tony Blair böyle müjdelemişti ancak tablo oldukça farklı hatta rekor düzeyde karanlık.

Bugün bazılarının, Irak’a, halkına ve hatta bütün İslam dünyasına yönelik yanlışlarını ve suçlarını meşrulaştırmak için kurbanlık koyuna dönüştüreceği bir Saddam Hüseyin yok artık.

Bu kimseler yakın gelecekte müttefikleri ve velinimetleri İran rejimini değiştirme araçlarına dönüştürülürlerse hiç şaşırmayız. Tıpkı Irak’ın parçalanmasının, halkının sürülmesinin, şu anının ve geleceğinin demokrasi ve insan hakları gerekçesi altında kirletilmesinin araçlarına dönüşmeyi kabul ettikleri gibi.

Zira ülkesine ve halkına karşı emperyalizmin elinde piyon olmayı kabul eden, başkalarına karşı bu misyonu tamamlamakta tereddüt etmez. Bir kez günah işleyen, tekrarında tereddüt etmez. Ülkesini hor gören diğer ülkeleri de hor görür. 


Irak’ı anlamak için kilit tarihler

 İşgalin 4 yılı Iraklılara 665 bin ölüme, 3 milyondan fazla yaralıya ve yarısının güvenli yer arayarak ve hiçbir mezhep veya ırk ayırımı yapmaksızın günlük yüzlerce can alan mezhepçi iç savaştan kaçarak komşu ülkelere gittiği 4 milyon mülteciye mal oldu.

Son kamuoyu anketleri gösteriyor ki her 4 Iraklı’dan biri aile fertlerinden birini kaybetmiş, her 5 Iraklı’dan birinin yakını kaçırılmış ve 3 Iraklı’dan birinin kardeşi güvenli yer bulmak için dışarıya kaçmış.

İşte birçok Iraklı’nın, ABDn istihbarat organları saflarında bütün bölgeye demokrasi, şeffaflık, insan hakları, adalet ve eşitlik ithal eden bir model olması için inşası yönünde ‘mücadele’ ettiği ‘yeni Irak’ bu.


  • ABD’de Irak anketi: İşgal hataydı
  • Iraklıların dörtte birinin tercihi Saddam dönemi
  • Fotoğraflarla savaş protestoları

    ‘Petrol kuponları’ yeni yöneticilerin, evlatlarının, torunlarının ve etrafında kenetlenenlerin yağmaladığı onlarca milyar dolarlar karşısında sevimsiz bir nükte halini aldı. Şöyle ki bu ülke, uluslararası şeffaflık örgütünün değerlendirmelerine göre dünyanın en fazla yolsuzluğun yapıldığı ülkeler listesinde ikinci sırayı işgal ediyor. Ki bu şeffaflık örgütünün Baas Partisi, El Kaide veya İslamcı örgütlerle hiçbir ilişkisi yok.

    Daha da önemlisi daimi suretle Irak halkının malı olmuş, cehaletin yok edilmesinde, önemli üniversitelerin, bilimsel araştırma merkezlerinin inşasında ve modern hastanelerin kurulmasında kullanılmış Irak petrolü, hükümetin kararlaştırdığı ve yakında parlamentoya sunacağı yeni yasa sayesinde önümüzdeki onlarca yıl için ipotek altına alınmış olacak.

    Önceki rejim tarafından boşa harcanan ülke kaynaklarına ağlayanlar ve dışarıdaki bankalara milyarlar aktarıldığından dem vuranlar şu ana kadar bu paraları bulamadılar, Irak’ın petrol servetini dev şirketlere satarak işgali mükafatlandırdılar.

    Zira yeni yasa gereği bu şirketler Irak petrol kuyularından 62’sini kontrollerine alırken Irak ulusal petrol şirketinin payı sadece 18 kuyuyla sınırlı kalacak. Irak’ın bütün toprakları hiçbir gözlemci ve ulusal şirket müdahalesi olmaksızın petrol araştırma, çıkarma ve ihraç etmek için Batılı şirketlere mübah hale gelecek.

    Bu Müslüman Arap ülkesi tarihinin en büyük kazanımlarından olan Irak petrolünün devletleştirilmesi kararı, işgalin işbirlikçilerinin, yüzbinlerce evladını öldürmesi ve birbirini boğazlayan mezhepçi kantonlara bölmesine karşı işgali takdir etmesiyle iptal ediliyor.

    Milyarlarca dolar çalmakla suçladıkları önceki rejimin adamları komşu ülkelerde sadakalarla yaşıyorlar. Irak devlet başkanının eşi, kızları, torunları ve akrabalarının durumu bu iken ‘yeni Irak’ın yöneticilerinin ve bakanlarının evlatları, aileleri Batılı başkentlerde eyyamcılar gibi yaşıyor, bazıları özel uçaklarla gidip geliyor, lüks sürgünlerinde güven içinde yaşarken Irak’ın evlatları açlık, ölüm, etnik temizlik ve mezhepçi ölümlerle mücadele ediyor.

    Yeni Irak’ın hoşgörü ve birlikte yaşam üzerine kurulması ve bu bağlamda farklı örnekler sunması öngörülüyordu; ancak geçen 4 yıl boyunca gördüklerimiz bu kavramlarla tamamen çelişiyor. Zira Irak eski devlet başkanı 148 kişinin idam edildiği Duceyl olayındaki rolü sebebiyle yargılandı ve asılarak idam edildi.

    Acaba yüzbinlerce Iraklı’nın öldürülmesine karışanları, kadınların ve çocukların ırzlarını çiğneyenleri ve Ebu Garib hapishanesi bir yana İçişleri Bakanlığı çatısı altında işkence yapanları kim yargılayacak.

    Gelin daha açık olalım ve soralım: Yeni yöneticilerin ve milislerinin düşüncelerinden farklı siyasi ve dini bir düşünceyi temsil eden ‘Cundu Sema’
    grubundan en az 500 kişinin katledildiği Necef katliamı emrini verenleri ve yapanları kim yargılayacak? Bu katliam Duceyl katliamından daha büyük değil mi?

    Demokrasi ve insan haklarına ağlayan ve işgal öncesi dönemdeki öldürme ve işkencelere dair kitaplar yazanlardan tek bir Iraklı’nın, tepki göstererek haykırdığını, ülkesini savunduğunu ve yeni dönemin Iraklı evlatlarına yönelik suçlarını kınadığını duymadık. Yoksa ABD’lilerin ve onlarla birlikte gelenlerin hiçbir sorgulamaya veya yargılamaya tabi tutulmaksızın dilediklerini öldürme ve işkence etme hakkı mı var?

    Başkan Bush gelişigüzel davranıyor, askeri stratejisini düzeltiyor, Bağdat’taki şiddet ve ölümü bitirmek için güvenlik planı belirliyor, planın uygulanması için ek güçler gönderiyor ancak sonuçlar umutsuz. Zira bomba yüklü araçlar durmadı ve faili meçhul cesetler Dicle nehri sularında veya başkentin ve belli başlı kentlerin sokaklarında ortaya çıkıyor.

    Mezhep ve etnik temellerle bölünme bir realite halini aldı ve merkezi hükümet kendi evlatlarını korumaktan tamamen aciz görünüyor. Irak’ın geleceği şu anından daha karanlık. Tek kazanım olarak gelen demokrasi ise temelsiz.

    Demokrasinin teminatı orta sınıf tamamen çöktü ve evlatlarının çoğu göç etti. Sonuncuları Saddam Hüseyin hakkında idam kararı veren yargıç Rauf Abdurrahman El Kadi hayatından korkarak Britanya’ya sığındı.

    *Londra’da yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 19 Mart 2007 Genel Yayın Yönetmeni
    Arapça’dan çeviri: Halil Çelik

     


  • Dosya

    Özgür Köşe

    Dünyada Eczacılık

    Sektörel Bakış

    Çepeçevre

    Kültür Sanat