Sağlık haberlerinin doğruluğu, basın ve okur;

 

Halkımızın büyük bir bölümü tıbbi gelişmeler konusundaki haberleri medyadan alıyor. Bu haberlerin bir bölümü, ne yazık ki ya gerçeği yansıtmıyor ya da aşırı abartılı. Birçok durumda bu tür haberlerin yol açtığı zararlı sonuçlar, onların taşıdıkları tartışılır değerden çok fazla olmakta.

 

Bir gün, gazetede margarinin damar hastalığı bakımından tereyağına göre daha güvenli olduğunu okuyorsunuz, daha sonra ikisinin de aynı oranda zararlı olduğu ortaya çıkıyor. Lifli gıdalarla beslenmenin kalın barsak kanseri riskini azalttığını okuyorsunuz. Ama sonra bunun pek kesin olmadığı anlaşılıyor. Bazı araştırmalar diyabetlilerin çok tükettiği sakarinin mesane kanseri yaptığını bildirirken diğer araştırmalar bu bulguyu doğrulamıyor.

Bir zaman gündemi işgal etmiş olan “zakkum” tartışmalarını hatırlayalım. ‘Margarin kalbin dostu’, ‘Lifli besinler kolon kanserini azaltıyor’, ‘Sakarin mesane kanseri yapıyor’ şeklinde haber aktarımının yaratabileceği zararlar ortadadır. Burada sorun bilimde değil. Gazetecinin bu bilimsel araştırmaları aktarma şeklinde.

Bilimde gelişmeler bilimsel kurallara göre tasarlanmış araştırma sonuçlarının değerlendirilmesiyle oluşur ve çoğunlukla da net sonuçlar hemen değil, aşama aşama bir süreç içinde elde edilir. Her araştırma adeta bir yap-boz’un parçalarını bir araya getirir, bazen bir sonuca ulaşmak için çok uzun zaman gerekebilir. Bir diyetin, bir çevresel faktörün ya da bir yaşam şeklinin belirli bir hastalığa neden olduğunu ya da önlediğini gösterebilmek, kimi zaman on yıllar süren bir zaman alıyor. Örneğin sigaranın kansere yol açtığı ancak yarım yüzyılda kanıtlanabildi. Aceleyle, kısa bir sürede elde edilmiş sonucun değeri olmayabilir.

 

ÖRNEĞİN KÖK HÜCRE

Günümüzde özellikle kök hücre konusunda kamuoyu kuşkulu haberlerin bombardımanı altındadır. Ülkemizde bazı merkezlerde belirli hastalıklar için yeni uygulama aşamasındaki kök hücre araştırmaları, tek tük sonucu belli olmayan olgular, önerilen yeni bir takım görüşler veya süreç içinde devam eden araştırmaların erken sonuçlarından ibarettir. Henüz her türlü kesinlikten uzak olmalarına rağmen, doğruluğu kanıtlanmış çalışmalar gibi kamuoyuna duyurulmuştur. Hatırlanacağı üzere, ilgili bilim alanı dernekleriyle uygulamayı yapan hekimler ve medya arasındaki tartışmalar günlerce tüm kamu oyunu meşgul etmişti. Kuşkusuz bu alandaki yoğun çalışmalar yakın gelecekte tıpta etkin bir kullanıma sahip olacağını ima etmektedir.

Bir araştırmaya medya tarafından atfedilen hak edilmemiş bir değerin kamu sağlığı açısından yaratacağı olumsuz neticeleri tahmin etmek zor olmasa gerekir. Bununla birlikte, her bakımdan kusursuz bir bilimsel araştırmanın hemen hemen mümkün olmadığını da vurgulamak isterim.

Binlerce tıp dergisinde her yıl yüzlerce araştırma yayınlanıyor. Ancak bunların küçük bir bölümü bilimsel gelişmeye ve uygulamaya katkı sağlamaktadır. Çalışmaların azımsanmayacak bir bölümü yetersizdir ve hatalar içermektedir. Tek merkezli, tekrarlanmamış çalışmaların geçerli sonuçlar ortaya çıkarması oldukça güçtür.

Bir bilimsel dergideki makalele ya da sözlü bildiri kamuoyuna kesin sonuç gibi duyurulmamalı. Medyamızın etik kurulları bilimsel çalışma yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmalı. Yetkin olmayan yorumlara yer verilmemeli. Bir kısım araştırmaların da, endüstriyel pazarlama amaçlarına hizmet için yönlendirilmiş veya manipüle edilmiş olabileceği dikkatten uzak tutulmamalı.

Okuyucu ve izleyicilerin de medyadaki sağlık haberlerini dikkatli yorumlaması gerekir. Tıpta mutlak sonuç pek azdır. Bu nedenle sonuçlar ihtimal yüzdesi ile verilir. İhtimallerin değerlenlendirilmesinde de bilinçli olunmalı. Aynı konuda benzer çalışmaların sonuçlarını da beklemek yerinde olur.

Bir çok alanda sık kullanılan latince ‘caveat emptor’ sözü ‘tüketici dikkatli olsun’ anlamı taşır. Bu söz sağlık haberlerinin yorumunda da ilkemiz olmalı. Tıpta gerçeklerin ortaya çıkması bir süreç içinde, aşama aşama olur. Yani, zaman gerektirir. Halkın sağlık haberlerini değerlendirirken bir ayıklama yapması gerekir. Şöyle ki;

  • Haberin yer aldığı gazetenin genel saygınlık ve ciddiyet düzeyini, diğer bir deyişle gazetenin güvenirliliğini dikkate almalıdır.
  • Haberi veren gazetecinin aktarma şekli, haberi olumlu olumsuz yanlarıyla mı verdiği, yoksa, tek yönlü mü aktardığı, verilerin çelişkili olup olmadığı, bu gazetecinin daha önceden yapmış olduğu haberlerin kalitesi, güven ölçütlerindendir.
  • Gazete bağımsız mıdır, yoksa haberde söz konusu edilen ürünle ilişkisi var mıdır? Endüstriyel firmaların desteği ile yapılan bazı araştırmaların yönlendirilmiş olabileceği unutulmamalıdır. İyi bir gazeteciden konunun değişik merkezlerdeki uzmanlarına danışarak bir bilim adamı titizliği ile haberlerin aktarması beklenir.
  • Haberin kaynağı haberde yer almalı ve güvenilirliği araştırılmalıdır. Bir araştırma ile ilgili kongre bildirisinden esinlenerek kamuoyuna bu konuda öneriler getirmek yanlış habercilik olabilir. Haberin yanlışlığı veya kuşkulu olduğu ortaya çıktığında aynı medya aracı buna yer vermeli ve önceden verilmiş olan yanlış haberi tekzip etmelidir.
  • Raslantısal, “şok” buluşların doğruluğundan kuşkulanılmalı.
  • Sağlık haberinin başlığı çok önemlidir. Bazen haberin değeri konusunda bilgi verebilir. Örneğin ‘Dr.”X” in bulduğu”Y” yöntemi ile akciğer kanserinden ölüm tarihe karışıyor’ gibi.
  • Hikayecikler ve kişisel sağlık deneyimleri pek bilimsel değer taşımazlar.

Her sağlık haberini hemen mutlak gerçek olarak kabul etmemeli bunu başka kaynaklardan da doğrulatmaya çalışılmalıdır. Bazı gerçeklerin de zamanla değişmeler gösterebileceğini eklemek gerekir.

Medyanın ilginç, heyecan verici, şaşırtıcı veya sansasyonel olan ilgisi malumdur. Ancak sağlık haberlerini bu çerçeve içinde sunma gayreti sakıncalı olabilmektedir.

Doç.Dr. Sadık Yıldırım Cumhuriyet Bilim Teknik

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat