Ana sınıfının henüz icat edilmediği yıllarda, ilkokul birinci sınıfta müzik dersinde söylediğimiz en popüler şarkıydı, top ten listesine birinci sıradan girerdi “Ali Baba’nın bir çiftliği var” şarkısı.

 

Ali Baba’nın Çiftliği o kadar kalabalıktı ki, her cins hayvan bulunur, horozlar “Ü ürü üüü!” diye öter, kuzular “Mee! Mee!” diye bağırırdı. O kadar çok hayvan vardı ki,  şarkının sonu gelmeyecek, nefessiz kalacağız diye korkardık.

 

O kadar büyük bir çiftliği işleten Ali Baba gel zaman, git zaman  işleri o kadar büyütmüş ki, geçtiğimiz yıllarda keşfettim, sonunda teknolojik gelişmeye ayak uydurmuş, bir web sitesi kurmuş, 40 ana kategoride, 190 ülke ve bölgedeki satıcıların bir araya geldiği bir alışveriş platformunu oluşturmuş(!)

 

Şaka bir yana, ilk başta “O Ali Baba, bizim Ali Baba mı acaba?” diye düşünmeden edemedim, ama araştırınca sahibinin Çinli bir İngilizce öğretmeni olduğunu öğrendim, rahatladım.

 

Öyle ya, bizi senelerce çiftlikte kedilerle, horozlarla uğraşıyorum diyerek uyuttu da diğer taraftan işi mi büyüttü dedim kendi kendime. Niye derseniz, biz eczanede neredeyse ilaç bile satamazken Baba işi büyütmüş, dünyaya her türlü mal satan bir ticaret platformunun sahibi oluvermişti. Üstelik bizim kadar eğitimi bile yoktu.

 

Gerçi biz üniversite eğitimliyiz de ne oluyor? Bırakın internet sitesi kurarak satış yapmayı, neredeyse eczanemize gelen hastalara bile parola-işaret karşılığı bile ilaç veremez duruma geldik. O kadar acayip yasal mevzuatla karşı karşıyayız ki, facebook’tan çoğunluğu sınıf arkadaşımız ve akrabamız olan insanlara bile “nöbetçiyiz” diye durumumuzu direk mesajdan yazar haldeyiz.

 

Hemen “İnternetten ilaç mı satalım? Ne demek istiyorsun?” demeyin. İnternet ve yasal mevzuatla ilgili duruma gelin ters köşeden bir bakalım:

 

1928 yılından beri yürürlükte olan yasal mevzuat ilacın doktor önerisi ve eczacı gözetiminde hastalara ulaştırılması için azami özen göstermiş, ilacın eczane dışına çıkmasına izin vermemiştir. Doğrusu da budur.

 

Ancak; ilaç pazarının giderek büyümesi, ülkemizdeki en büyük holdingin bile o yıllarda yapamadığı 8 milyar TL cironun 20 bin eczane üzerinden bir yılda geçiyor olması iştahları kabartmış, yasal düzenlemeyi nasıl değiştiririzin arayışları başlamıştı.

 

Tam bu arayışlar sırasında, Avrupa Birliği Müktesebatına uyum çerçevesinde, gıda ile ilgili yapılmakta olan yasal düzenlemeler imdada yetişmiş, yazımında ve yasalaşmasında bazı meslektaşlarımızın  inkar edilemez katkısı olan ve  ilaçların bir çoğunu “takviye edici gıda” haline getiren yasal düzenlemeler nedense ciddi hiçbir tepki görmeksizin hayata geçmişti.

        

Bunun ilk adımı bebek mamalarının ruhsatlandırma yetkisinin Sağlık Bakanlığı’ndan alınarak Tarım Bakanlığı’na verilmesiyle atıldı. Halkımız daha ucuza bebek mamasına ulaşabileceği için bizim itirazlarımız kar ve ciro kaybı eksenli olarak algılandı, mama satmama şeklinde ortaya koyduğumuz tepki ise, market pazarının daha rahat büyümesine ortam sağladı.

 

Oysa, tüm dünyada en önem verilen konu anne ve bebek sağlığıdır ve hiçbir aklı başında devlet geleceğini, yani bebeklerin beslenmesinde en önemli ürün olan mamaların ruhsat ve denetim yetkisini hiçbir analiz imkanı olmayan bir kuruma devrederek ipotek etmediği halde biz, sadece meslek olarak değil, ülke olarak güle oynaya buna izin verdik.

 

Bebek bezinden biberona, emzikten çocuk oyuncaklarına her ürünün ruhsatlandırması ve denetimi hala Sağlık Bakanlığı’nda olmasına rağmen bebek mamalarının ruhsatlandırması Tarım Bakanlığında!

 

“Bebeğiniz ne yerse yesin, aman pişik olmasın!” diye bir önceliğimiz mi var ülke olarak??? Bu kadar yıl geçti, hala anlayabilmiş değilim!

 

Biraz şeytanın avukatlığı gibi olacak ama, bebek mamalarının neredeyse tamamı ithal geliyor. Bu gelenlere GDO’lu katkı maddesinin veya Tarım Bakanlığı’nın analiz yapamayacağı istemediğimiz bir maddenin ilave edilip edilmediğinden emin olabilir miyiz?

 

Kaldı ki son yıllarda dünyada bebek mamalarında süt tozu yerine melamin konulduğu, ülkemize gelenlerde de GDO olduğu ortaya çıktı, basında yazıldı çizildi bu konular.

 

“Aman canım, münferit olay bunlar” diyebilir miyiz?

Ya o mamayı sizin çocuğunuz , yeğeniniz, torununuz yediyse???

Yakasında Maşallah var, zıbınında da nazar boncuğu var nasılsa bir şey olmaz(!) mı diyeceğiz!?

...

 

Bebek mamalarının ardından bitkisel kökenli ürünler, vitaminler hızla Sağlık Bakanlığı’nın denetiminden çıktı, reklamları serbest hale geldi, internetin yaygınlaşmasıyla da internet üzerinden satılır hale geldi.

 

Şimdilerde ise bunun yanlış olduğu görülmesine, Sağlık Bakanlığı’nca dünya kadar para harcanarak kamu spotları yayınlanmaya başlamış olmasına rağmen, yanlıştan dönmek için en ufak bir adım atılmazken, halk sağlığını koruma gerekçesiyle eczane vitrinlerine her ne şekilde olursa ürün tanıtım afişi asılması yasaklanıyor, eczanelerin satış sitesi olmasa dahi internet sitesi kurması zinhar yasaklanıyor, Birliğimiz de sanki internet sitesi kurarak reçeteli ilaçları peynir ekmek gibi satmak için eczanelerinde zor tuttukları büyük bir kitle varmış gibi yasal mevzuatın bir an önce uygulanmasını istiyor.

...

        

Eczaneler Hakkındaki yönetmeliğin 43. maddesine göre Eczane eczacıları ve eczaneler adına internet sitesi açılması yasak.

Eyvallah, kabul.

 

Eğer bu ürünlerin eczane dışında satışı halk sağlığı için sakıncalıysa ruhsatlandırması tekrar Sağlık Bakanlığı’na verilmeli ve eczane dışındaki kurum ve kuruluşların da internetten satışı dâhil satması yasaklanmalı.

 

Bu yapılıyor mu veya bu yönde bir yasal düzenleme yapılması için bir girişim, bırakın girişimi herhangi bir niyet var mı???

 

Yok!!!

 

Diğer taraftan Eczaneler Hakkındaki Yönetmeliğin 25. maddesine göre Eczane vitrinlerine ürün tanıtımı amacıyla levha veya ilân yapıştırılması da yasak.

Buna da tamam.

 

Ama vitrinine eczanede de satılan her türlü ürünün reklamını koyan markete, kozmetik mağazasına, aktara serbest!

...

 

Pekiii,

 

Eczanelerin veya eczane eczacılarının internetten ilaç ruhsatı olmayan ürünleri satması, Kozmetik vb. ürünlerin tanıtımını vitrinine asması niye yasak???

...

 

Laf aramızda kalsın,      

Ali Baba’nın bile bir web sitesi var,

Web sitesinde reçetesiz ilaçları var,

Dermokozmetikleri, ıtriyatları var,

Dünyanın dört bir yanına da veriyor...

Ver Meee!

Demekle olmuyor,

Babalar gibi satıyor,

Eczacılar da niye bu kozmetikler, ıtriyatlar artık bizden satılmıyor diye düşünüp duruyor!

 

Bilginize...

 

...

 

Saygılarımla...    

             

s.sofugil@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat