2005 Yılında “SSK reçetesi yapın, cebiniz para dolacak” diye gaz verip ortadan kaybolanlar; yine ortalıkta, sağda solda, özel toplantılarda eczacılara akıl vermeye başladılar: “İlaçta artık para yok, ilacı bırakın, ilaç dışı ürünlere ağırlık verin” diye.

Hiç kimse de; “Siz bu işten ne kadar karlı çıkacağımızı anlatmak için büyük salonlarda toplantılar yaptınız, Zeki Müren değil ama sayenizde Cem Yılmaz da bizi gördü”  ya da "Bu başkan yok mu bu başkan, heykeli dikilmesi lazım, hatta heykeli de hazır, yer arıyoruz” demiyor muydunuz, “Ne oldu?” diye sormuyor, “Bari heykeli bize verin” bile demiyor, aksine yine kerameti kendinden menkul bu ağızlardan çıkan sözleri kutsal bilgi kaynağından aktarırcasına bilgece tavırlarla yineleyip duruyorlar: “İlaç işini boşverin, ilaç dışı ürünlere bakın!”

Biz de söz dinleyip şöyle ters köşeden bir bakalım o zaman, ilacı neden bırakmamız lazım?

90’lı yıllardan itibaren ilacın eczane dışına çıkarılma girişimlerine karşı eczacı kamuoyu her kesimiyle çok ciddi, bilinçli ve kararlı bir direnç gösterdi. Halk sağlığına karşı ciddi bir tehdit olarak gördüğü bu girişimin o zaman pek farkına varılmasa da ne kadar yanlış olduğu yaşadığımız süreçte çok daha iyi anlaşılmaya başladı. Bu kararlı duruş sayesinde de ilacın eczane dışına çıkarılmasına yönelik çabalar hep boşa çıkarılmış oldu. Başaramadılar yani.

Ama basitçe A ve B planlarına karşı savunma oluşturmaya alışkın olan bir toplumun karşısındaki kararlı yapı A ve B planlarından vazgeçmiş göründü ve o güne kadar dillendirmediği bir C planını geliştirdi ve bu planı devreye soktu. Böylece A ve B planlarından vazgeçtiğine herkesi inandırarak çok rahat bir hareket alanı buldu kendine.

Ne mi yaptılar? Baktılar; ilacı eczane dışına çıkaramıyorlar, ilacın tanımını eczane dışına çıkardılar(!).

Yapılan yasal düzenlemelerle; günlük alım dozu belirlenmiş bitkisel veya hayvansal kaynaklı vitamin, mineral, aminoasit vb. lerini içeren ampul, tablet veya kapsüllere artık ilaç değil TAKVİYE EDİCİ GIDA deniliyor.

Bu ürünleri eczanelerimizde satmamız 6197 sayılı Kanunda yapılan değişiklikle Allah’tan serbest oldu, yoksa çok daha garip bir durum ortaya çıkacaktı, olmadı. Gerçi siz bunu satmak için izin belgesi alın falan dediler de itiraz edilince şimdilik vazgeçtiler  ama tekrar gündeme getirebilirler. O sorun değil de bu ürünlerin her yerde; televizyonda, internette, gazetede, kısacası bu ürünleri satan her yerde tanıtımı serbest ama eczanede yasak!

Eczane dışında herhangi bir dükkan açıp, istediğiniz şekilde tanıtımını yapıp, dükkanınızın dört cephesine, vitrinine ilanlar asıp, her derde deva diyerek satmak serbest ama eczanede işlevini yazan ifadeyi bile vitrin camına yazmanız yasak!

Anne sütü yetersizliğinde kullanılan bebek mamalarının sizin dışınızdaki her yerde palet palet reyon yapılarak, insert basılarak, promosyon yapılarak, hatta güneş alan vitrine dizilerek satılması serbest ama sizin görünür bir yerdeki rafa koymanız yasak! Eczane iseniz tezgah altına ya da kapaklı dolaba koyacaksınız.  Sebep ise anne sütü kullanımını engellememek, mama kullanımını özendirmemek! Diğer satış yapan yerler koyunca olmuyor ama eczanede rafa konulunca anneler birden bire sütten kesiliyor(!)

Cadde üzerine kurulan standlarda vücut kitle indeksi ölçümü yapılarak zayıflama ürünü adı altında tüm dünyada satışı yasaklanan sibutramin etken maddeli güya “bitkisel ve tamamen zararsız(!)” zayıflama ürünlerini herkesin ama herkesin satması serbest, fakat eczanede zayıflamaya yardımcı ürün tanıtımı yapmak, çay karışımı hazırlamak yasak!

Vücut geliştirme salonlarında her türlü protein ürünü, anabolizan ilaç içeren ürün satışı alabildiğine serbest ama eczanede antihistaminik tableti reçetesiz vermeniz yasak! Sebep; eczanenizden alıp doping için kullanabillirler!

Bu liste o kadar uzun ki, dermokozmetiklerden tutun vitaminlere kadar bir çok ürünün her yerde satışı alabildiğine serbest, eczanede ise yasak. Bu yüzden de eczacılar son zamanlarda eczaneyi kapatıp, ilaçları aldığı depoya iade edip, ruhsatı da geri vererek ve tabela değişikliği ile sadece zaten ellerinde olan bu ürünleri satan işyerlerine dönmeyi veya başka bir iş kurmayı düşlüyor.

“Eczacıdan garantili zayıflama ilacı” veya “Her derde deva özel eczacı formülü” afişiyle bunları satan yerleri açmak o kadar cazip hale geldi ki, Medula’nın spas’ı kaçtı mı kaçmadı mı, fiyat düştü mü, Kamu İskontosu var mı yok mu derdi olmadan, o kadar ama o kadar rahat para kazanılır ki, düşlenmeyecek gibi değil.

“Öyle bir serbestlik yok, biz bunları bu şekilde satanları, halk sağlığını tehlikeye atanları bulup en şiddetli şekilde cezalandırırız, ne güne duruyoruz biz” diyorsanız; buyurun oraları sıkıca bir denetleyin, karekodlu ilaçları bile satıyorlar, elinizden tutan yok da, sahi niye duruyorsunuz?

Asıl konumuza dönersek; yukarıda söylediğim eczaneyi başka işyerine dönüştürme fikrine, (öyle bir ciddi plan yok ama) eczacıların C planı diyelim.

Beni asıl düşündüren konu şu:

Ya bu fikir çok cazip gelirse ve birden büyük çoğunluk eczanesini kapatırsa, 24 bin eczane sayısı birden 2400’e düşerse ne olur???

SGK reçetesi karşılanacak eczane bulunamaz, olanlar da 24 saat çalışsa bırakın SGK reçetelerini karşılamayı, normal perakende satışa bile yetişemez, çalışamaz hale gelir, büyük kaos olur.

Öyle bir düşüş olmaz diye cevap veriyor bu satırları okuyan yetkililer muhtemelen şu an içlerinden.

Evet, olmaz ama fiyat düşüşlerinden oluşan kayıplar, KKİ nedeniyle yaşanan zararlar, güncel olmayan güncel Euro kuru yüzünden bir kutu sakızdan, hatta gerçek anlamda sudan ucuz hale gelen ilaçlarla eczanelerin sabit giderlerini bile ödemeye yetmeyen eczane ciroları ve karlılık ile 24 bin eczane sayısı istesek de istemesek de kaba bir hesapla çok hızlı bir şekilde 2400’lere kadar düşebilecek!

Bana inanmıyorsanız, inandığınız güvendiğiniz bir iktisatçıya, hesap uzmanına inceletin, doğru mu söylüyor diye. Çok detaylı araştırma yaptırmanıza bile gerek yok; son beş yıldır, bırakın diğer zararları, resmi enflasyon rakamlarına göre bile yüzde 50 eriyen bir sektör ayakta kalabilir minin cevabını sorun, yeter.

“Ölme eczacım ölme, yaz gelecek” diyerek eczanelerin hazirana kadar ayakta kalmasını sağlayamayacağınızı görürsünüz.

Ama şuna inanın; bu mevcut durum siz farkında olsanız da olmasanız da sizin C planınız ve bu planın hayata geçmesini asla istemezsiniz.

Sizin istemediğiniz, düşünmediğiniz, planlamadığınız C planı ile eczacıların düşsel C planı çakışırsa, bir de üstüne üstelik, o gün eczacılar sektörün duayenlerinin öğütlerine uyarak hep birden “Biz de mesleği bırakıyorduk zaten” derse ne olur?

Hiç düşündünüz mü?

Şimdi güncel olmayan kuru bir daha düşünün isterseniz.

Saygılarımla…

 

s.sofugil@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat