Eyvah! Yine Taahhüt Ediyorlar!

 

Kişisel olarak uğranılan haksız durumlar dışında son yıllarda sorulan soruların büyük çoğunluğunu “Bir şirkete ortak olabilir miyim?” ve “Eczane dışında başka bir iş yapabilir miyim?” tarzındaki sorular oluşturmakta…

Eczaneden ve eczacılıktan bıkmış, yorulmuş ve de en önemlisi ekonomik açıdan o kadar zorda olan meslektaşımız var ki; mümkün olsa tam zamanlı olarak başka işte çalışacak, soran olursa da “eczacılığı hobi olarak yapıyorum” diye yiğitliğe krema sürmeyen bir cevap vererek asıl amacının borçlarını ödemeye çalışmak olduğunu saklayacak. Herkes Titanic’ten kaçar gibi; kendini kurtaracak, gelir getiren bir filika arayışı içinde…

Aslında bu durum üzüntünün beş aşaması teorisinde belirtilen aşamaları birebir yaşadığımızı gösteriyor.

Neymiş bu teori???

Bizimle ne alakası var dediğinizi duyar gibi oluyorum. Gelin ters köşeden bir bakalım, neymiş bu teori?

Kübler-Ross teorisi olarak da adlandırılan bu yaklaşıma göre insanlar kendilerinde travma etkisi oluşturabilecek bir durumla karşılaştıklarında ilk olarak “inkar” aşamasında olurlar, olayı yok sayarlar, bir yanlışlık olduğunu düşünürler. 2004 Yılında ilaç fiyatlandırma sistemi tamamen değiştiğinde bir avuç azınlık bu sistemin bizi zarara götüreceğini söylemişti ama büyük bir kesim böyle bir şeyin yapılmış olabileceğine imkan ve ihtimal vermedi. Bu yanlışlığın elbet düzeltileceğini düşündü ve homurdanmaları ortadan kaldırmak için zararların karşılanacağı söylendiğinde de “Bak gördünüz mü,bir yanlışlık olduğu belliydi” dediler…

Teorinin ikinci aşaması “kızgınlık” aşaması olarak adlandırılıyor ki, bilimsel tanıma göre bu evre inkar aşamasında devreye sokulmayan sorgulamaların devreye girmesiyle başlıyor. 2005 ‘te SE KA KA ‘lıların eczaneleri mülteci akını gibi doldurmaları sonrası süreçte inkarcı büyük kesim; o kadar yoğun olmalarına, hatta eczaneyi kapattıktan sonra bile küpür yapıştırma, reçete kapatma için çalışmalarına rağmen zarar ettiklerini görüp, zararlarının da ödenmemesi üzerine yaşadıklarını sorgulamaya başladılar.

Teoriye göre ikinci aşamada yapılan sorgulamalar neticesinde öfke vücudu ele geçirir ve çeşitli eylemlerle bünye bunu dışa vurur ki, bizim yaşadığımız süreçte de faks eylemi, miting, kepenk kapatma gibi eylemlerle bunun tezahürünü hep beraber yaşadık.

Üçüncü aşama ise “pazarlık” aşaması olarak adlandırılıyor. Bu aşamada ise insanlar durumu kabul edilebilir seviyeye indirmek için kafa yormaya başlar. “Madem olan olmuş, bari şöyle yapayım da durum biraz olsun iyiye döner” ya da “Olan olmuş ama bir çıkış yolu belki vardır”  şeklindeki bu teoride yer alan düşünceler ile büyük çoğunluk toplu ilaç alıp bunları paylaşarak zararı azaltmaya ve kârı yükseltmeye çalışmaktan tutun da, ilaç dışı ürünlere yönelmeye, ucuz elektrik , ucuz internet arayışına, imalattan ihracata kadar eczane içi ve eczane dışı binbir çeşit yola başvurdu. Lokanta açanı, tatlı bayii olanları tanıyorum, o derece yani…

Çıkış arayışlarını teyit ettirmek isteyenlerden bazıları, hepimizin çok para kazanacağını söyleyerek herkesin bu denize atlamasını sağlayanların önde geleni eski “Depocular kralı”na bile gittiler. “Artık ilaçtan para kazanma devri bitti, ilaç dışı ürünlere yönelin” şeklindeki tavsiyeyi adeta kurtuluş muştusu olarak sosyal medyada duyurdular.

Asli işimizin ilaç olduğu ve asli işimizden para kazanmadıktan sonra diğer yöntemlerin özelde bir takım çözümler sağlamasına rağmen genele bir faydası olmayacağını söyleyenler ise iş bilmemekle, girişimci ruhu olamamakla itham edildi.  

Bu süreçler çabuk geçildiği için uzunca bir süredir söz konusu teoride “depresyon” aşaması olarak adlandırılan süreci yaşadık. Kimse sabah olsun istemiyordu, işe gitmek büyük bir mutsuzluk veriyordu. Hâlâ mutsuz bir çoğunluk sabah olduğunda sabah olduğu için değil ama eczaneye gitmek zorunda olduğu için oldukça mutsuz. Fırsatını buldukça eczaneden kendisini bir bahaneyle dışarı atıp, volta atanları tanıyorum, şaka değil yani…

Teoriye göre beşinci aşama “kabullenme” süreci olarak adlandırılıyor ki bizim kültürümüzde “battı balık yan gider” aşaması olarak adlandırdığımız ruh halini anlatmama gerek yok sanırım.

Ama asıl tehlike de burada başlıyor aslında…

Sekiz bin kişinin kayıtlı olduğu odanın kongresine 100 kişi listelerde olduğu için zorunlu olarak katılıyor, seçimler birkaç yer dışında tek liste halinde, bir önceki seçimin fotokopisi şeklinde geçiyor, Survivor Turabi’yi, Atakan’ı sorsan yedi ceddini sayacak meslektaşlarımız oy verdiği delegeleri ne için seçtiğini dahi bilmiyor…

Beşinci evrede olmanın, yani her şeyi “kabullenme”nin ağır bir sonucu da bir çok mevzuat değişikliği olmasına rağmen kimse neler oluyor diye sorgulamamaya başlıyor.

Mesela 29 Eylülde yayınlanan yeni İlaç Fiyat Tebliğine göre “Alternatif geri ödeme modelleri” kullanılarak yapılacak alımlara konu ilaçlar için, İlaç Fiyat Değerlendirme Komisyonu Tebliğ hükümlerine bağlı kalmaksızın ilaç fiyatlarını ve/veya kar oranlarını farklılaştırarak veya depo/serbest eczanelere kutu bazlı hizmet bedeli ödenmesi gibi farklı fiyatlandırma modelleri kullanarak belirleyebilecek.

Alternatif geri ödeme yöntemi mi???

O da ne mi???

Hani SGK; posta, kargo, alibabanın çiftliği nokta com adresi dahil istediği ilaç ya da ilaç grubunu her yerden alabilecek ya, işte oralardan ve eczanelerden alacağı ilaçlar için bu düzenleme.

A grubu mu dersiniz, C grubu mu…

Seçin seçin beğenmeyin…

Ayrıca Komisyon; ilaç fiyatlarının artırılması, azaltılması, aynı kalması veya bu Tebliğ hükümlerine göre fiyatı belirlenemeyen ürünlerin fiyatlarının belirlenmesi yönünde dilediği zaman dilediği şekilde kararlar alabilecek.

Bitti mi?

Hayır!

Komisyon, her takvim yılının ilk altı ayında ilaç fiyat listesindeki daha önce Komisyonca artış verilmiş ilaçları yeniden değerlendirerek verilmiş olan artışların azaltılması, geri alınması veya aynı kalması yönünde kararları da dilediği zaman alabilecek.

 Yeni Tebliğde eyvah dedirten düzenlemeye göre ise;

Firmalar eczanelerin stok zararlarını karşılayacaklarını taahhüt ederek fiyat indirimini hemen uygulayabilecekler…

Yuuurooo, yürümüş gitmiş, neyin indirimi???

Sizi bilmem ama ben hâlâ ikinci evredeyim….

 

s.sofugil@eczacininsesi.com 

        



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat