Bilmiyorum; hiç dikkatinizi çekti mi?

 
     Sevincini, hüznünü,neşesini, kederini türkü yakarak belirten bir toplum olarak duygularımızı ifade ederken başka milletlerin anlayamayacağı bir uslüp kullanmakta oldukça enteresan bir maharete sahibiz.
 
     Çarşının ortasında, sırf siyasi görüşü yüzünden vurulan bir delikanlının hikayesini anlatan “Kaşların arasına dom dom kurşunu değdi” türküsünde göbek atar, çok yiğit bir adam için de sevdiklerinden bile kıskandığımızın zirvesi bir ifadeyle “Yetim kalasan Ömer” diye türkü yakarız.
     
     Duygularımızı ortaya koymayı engellemeyen, perdelemeyen bir toplum olmamıza rağmen galiba o duygu ve düşünceleri doğru ifade etmekte bir sıkıntı yaşıyoruz.
 
     Bu garip duygu durumu ve ruh hali öyle enteresan sonuçlar doğuruyor ki;
 
     - Gıda Kodeksine domuz etinin kasaplık et olarak girmesine hiçbir itirazımız olmamasına rağmen, ilaçların sert kapsüllerinde kullanılan jelatinin domuzdan mı sığırdan mı elde edildiğini didik didik araştırıyor, kullanılması hayati öneme haiz olan ilaçları bile sırf kapsülün içeriğinde domuz jelatini kullanılmış olabilir şeklinde oluşan toplumsal paranoyaya dayanarak bırakabiliyoruz.
 
     - Pet şişelerin doğada yüzyıllar boyunca kaybolmadığı, çevreye zarar verdiği bilindiği ve bu atıkların toplanması zorunlu olması gerektiği halde sadece kapaklarının toplanmasıyla bu atıkların toplanmış sayılacağına dair çıkarılan yönetmelikle yetinilmesine “gık” demiyoruz. Pet şişeler her yeri istila etmiş olmasına rağmen tüm mahalle seferber olup 10 bin mavi kapak toplayıp tekerlekli sandalye almak gibi ulvi bir görevi yerine getirdiğimizden öyle mesut oluyoruz ki, eski Türk filmlerinin başrol oyuncusu Belgin Doruk bile filmlerdeki repliğinde “öyle mes’ud” olamamıştır.
 
     - Günlük alım dozu belirlenmiş, insan vücudunda sistemik etkisi olan, tablet, kapsül vb. formlarda piyasaya sürülen bitkisel ve hayvansal kaynaklı ürünlerin hepsi aslında ilaçtır dediğimiz halde “siz yanlış biliyorsunuz; onlar aslında gıdadır, gıda” diyen yasal düzenlemeyi tribünden izlediğimiz için bu ürünler yüzünden sağlığını ve hayatını kaybeden kişi sayısının kaç olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Seyirciyiz ama skordan bile haberimiz yok, o derece seyirciyiz yani ve bu durum hiç acayibimize gitmiyor!
 
     - Kanunumuzda bebek mamaları, takviye edici gıda (adı altındaki ilaçlar), tıbbi malzemeler vb. ürünler eczanelerde satılabilir yerine satılır yazması gerekir demediğimiz için birileri çıkıyor “Eczacılar da kim oluyor ki?” diyebiliyor.

     - Birileri böyle söyler de bizim en yetkililerimiz boş durur mu? “Eczacılığı akademik bir meslek haline getireceğiz(!)” diyerek o hadsizlere ağızlarının payını hemen veriyorlar(!!!)

     - İlaç fiyatları o kadar baskılandı, o kadar baskılandı ki; resmi sitelerde ilaç fiyatlarını yayınlayamıyoruz. Şifreli gönderilerle paylaşılMAmak üzere verilen taahhütlerle bu taahhütleri veren kurumlara bildiriliyor, oluşan zararımızın bile farkına varamıyoruz. 

     - Sakızdan ucuz, sudan biraz pahalı hale gelen kanser ilacı “Nasıl da ucuzlattık ama ?” diye övünülürken ithal edilmez hale geliyor. Ama olsun; bizden ucuza kimse satamıyor ki!

     - Allah’tan , kanserin ciddi bir rahatsızlık olduğunun bilincinde olan yetkililerimiz var da ithalatını sağlamak için ara formül üretiyorlar. Gerçi geri ödeme listesine almayı unutmuşlar ama tüm dünyada sıklıkla karşılaşılan bir sorun bu. Hemen çözülür de; depoya o ilacı sipariş veren eczanenin reçeteyi fakslamasını istemeyi ihmal etmemeleri çok yerinde bir karar olmuş. Eczacılar ya hastalar geldiğinde hemen verebilmek için o ilacı raflarında bulundururlarsa??? Halk sağlığına vurulacak darbeyi düşünebiliyor musunuz???

Hafazanallah(!!!)
 
Hala bazı ilaçlar zararına verilmeye zorlanır, pahalı raporlu ilaçlarda seneler önceye gidip prospektüsteki bir ifadeye dayanarak ve sistemde gerekli düzenleme yapılmadığı için alkol hesabındaki şekli hataya dayanarak majistral ilaçlarda kesintiler yapılırken bu kesintilerin ve ilaç yokluklarının normalliğini savunanların sosyal medyaya baktığımızda hala olduğunu görüyoruz.
 
Doğru; siz bu ilaçlara hiç ihtiyaç duymayacaksınız değil mi???
 
Yakınınız, sevdiğiniz, hatta siz; potansiyel bir hasta değilsiniz di mi???
 
 
Nasıl düşünürseniz düşünün, 
 
Siz duyana, anlayana, idrak edene kadar aynı türküyü söylemeye devam edeceğim;

İlaçsız kalmayasan aman Ömer!  
 
Hasta olmayasan aman Ömer!
 
Eczanede ilaç bulabilesen aman Ömer!
 
Vaaay!
   
Saygılarımla…
 
s.sofugil@eczacininsesi.com 
 


Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat