Herkes yeni mevzuatı ve bu mevzuata nasıl uyum sağlayacağını merak ediyor, normal mesleki faaliyetinin suç olduğuna o kadar inandırılmış ki, eczaneye normal rutin denetime “kimse kımıldamasın” diye başlayan denetçiye “Kullanıcı değiliz, satıcıyız biz amirim(!)” diye cevap verecek kıvama gelmiş durumda. Zira hukuktan mevzuattan o kadar soğutulmuş ki, haklarının ve yetkilerinin farkında değil.

Halbuki hukukla bu kadar içiçe olan bir mesleği yapabilmek için herkesin asgari miktarda da olsa hukuk bilgisinin olması gerekmekte. Neden derseniz; sizi, yani mesleğinizi hukuk tanımlar. Ve siz o hukuki tanımı öğrenmezseniz başkaları gelir, sizin yerinize sizi tanımlar ve o tanım içine hapsederek istediği şekli vermeye, sizi istediği kalıba sokmaya çalışır. Sonuçta da en doğal hakkınız olan ilaç satma hakkınızdan dolayı sizin suçlu olduğunuza, sizi bile ikna eder.

Aslında bizi ilgilendiren iki temel kanunumuz ve buna bağlı mevzuatımız var. Bilenler, ilgili olanlar bilirler ama, hem bilenler bilgilerini tazelemiş olsun, hem de bugüne kadar çok sıkıcı bir tarzda öğrenmeye çalışıp, tamamen sırtını dönmüş olanlar da ters köşe aracılığıyla da olsa ilgilenmiş, bilgilenmiş olsunlar diye bu kanunlara biraz yakından bakalım.

Bizimle yakından ilgili kanunların birincisi 1262 Sayılı ilaçla ilgili en temel kanun. İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarat Kanunu diye geçer. Eczacılık ve Tıpla ilgili hazır ilaçlara ait kanun diye günümüz türkçesine çevirebileceğimiz 1928 tarihli bu kanunda ilaçla ilgili temel kurallar yer almaktadır. Reçeteli reçetesiz satılacak ilaçlar, ilaçta reklam vb. gibi bizim bugün eczanelerimizde ilaç ve eczacılık hizmetini sunmamızı sağlayan, bir başka deyişle ilacın eczanede kalmasını sağlayan en temel kanundur. Onun için de bu kanunda bir değişiklik yapılması gündeme gelirse bu teklif kimden gelmiş olursa olsun ve ne zaman  gelmiş olursa olsun herkes dikkat kesilmeli. “Yapılacak değişiklik önemli değil, teferruat, kafanıza takmayın”  vb. gibi lafları en güvendiğiniz insanlardan bile duysanız temkinli yaklaşın. Ne gibi bir düzenleme yapılacağına bir bakın. Çünkü mevcut kanun bugünün ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi önümüzdeki süreçte de bize lazım edecek düzenlemeleri barındırıyor. En önemli düzenlemesinin; birinci maddesinde yer alan reçeteli ve reçetesiz tüm ilaçların “sadece” eczanelerden satılabileceğine yönelik düzenlemesidir dersem ne demek istediğimi anlarsınız.

Hukuku bilmek, sizi ve yetkinizi tanımladığı için önemlidir, çünkü siz kendi tanımınızı hukuk içinde bilirseniz, sizi farklı bir şekilde tanımlamak isteyenlere karşı dur diyebilirsiniz. Mesela; Bu kanunda bizi ilgilendiren en önemli madde reçeteli ve reçetesiz bütün ilaçların “sadece” eczanelerden satılabileceğine ilişkin düzenlemedir dedim. Sadece insanlara verilen ilaçlar mı bu kapsamda? Hayır!

Bu ilaç tanımına veterinerlikte kullanılan ilaçlar da giriyor. Aynı kanunun 5. Maddesi ve ek maddeleri ile bu sağlanmış.  Ama hukukla, özellikle de sizi ilgilendiren mevzuata uzak durursanız, 2010 yılında olduğu gibi “Bu alanda boşluk var, AB müktesebatı gereği veterinerlikle ilgili müstakil bir düzenleme yapılması lazım” derler, siz de bizimle ilgili değil diye ilgilenmezseniz, burada eczanelerin yanına veteriner muayenehanelerini ve polikliniklerini de katan bir yasal düzenleme yaparlar, sizin alanınıza bir ortak eklerler, bakakalırsınız…

Hem teşhisin, hem de belirlenen tedaviye yönelik ilacın aynı yerden verilmesinin ne kadar doğru olduğunun, ne kadar etik olduğunun, söz konusu ilaçlara yurt çapına dağılmış 24 bin eczaneden ulaşmanın ne gibi eksikliğinin görüldüğünün sorgulanması yapılmaz, “bizim hakkımız elimizden gitmiyor ki, bizim yetkimiz yine devam ediyor” diye bir açıklama yapılır, siz de “Mühür bizde o zaman Sülüman da biziz” deyip hayatınıza mutlu mesut devam edersiniz. Edersiniz de bu ilaçların ne kadarı eczanelerden satılmaya devam eder? O da ayrı bir konu!

Hukuku bilmek önemlidir dedim ya; “Biz ne yapalım, bizim çıkan kanunları Anayasa mahkemesine götürme yetkimiz yok, elimizden gelen budur” gibi bir açıklama duyarsanız da bu açıklamayı yapanlara da şu hatırlatmayı yapın:

6643 Sayılı Kanunun 4. Maddesine göre ilaç ve eczacılıkla ilgili yapılacak tüm düzenlemelerde, ama tüm düzenlemelerde sizden görüş ve olur almak zorundalar. Haberimiz yoktu diyemezsiniz. Onun için de sonra itiraz etmenize gerek yok, baştan itiraz edin.

Buna rağmen hayata geçerse ne yapılması gerekir? Onun cevabı kolay. Ama biz konumuza dönelim...

Bizi ilgilendiren  bir diğer temel kanun 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun. Size çok tirajikomik bir şey söyeleyeceğim: 1953 yılında çıkan bu kanunun adı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun olmasına rağmen bu kanunda 2012 yılına kadar “eczacılık” ın tanımı yoktu!!!

Şaka yapmıyorum; bir çok kanunda, yönetmelikte ve bir çok mevzuatta eczacıya ve eczacılığa atıf vardır, ama hiçbir kanunda hatta eczacılıkla ilgili bizim kanunumuzda bile “eczacılık”ın tanımı yoktu. Tam bir “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz” durumu. Bir çok yönünü eleştirdiğim ve tasvip etmediğim kanun değişikliği ile bu gariplik giderildi.  Artık eczacıların; ilacı imal eden, analizini yapan ve SATAN kişiler olduğu yasal açıdan tescil edildi.

Ayrıca; bizim kanunumuz diye adlandırdığım 6197 sayılı kanunda eczacıların reçeteli veya reçetesiz ilaç satışı yapıp yapamayacağı da, eczanelere gelen reçetelerin nasıl kaydının yapılacağı da yazılı DEĞİL.(!)  Bizim kanunun 26. maddesinde “eczanelerde satılan ilaçlarının kaydının Bakanlıkça belirlenen usullere göre yapılacağı” hükme bağlandı ama nasıl yapılacağı 2 senedir hala netlik kazanmadı. Eski Genelgelere, Tamimlere, yazılara göre işlem yapılıyor. Onun dışında; kanunumuzda reçetede yazılı ilaçların hazırlanıp hastalara verilmesi şartından başka bir şart yok, ki biz zaten bunu yapıyoruz. 

Bugüne kadar; eczaneler aracılığıyla yapılmış ilaç suistimali, hakkın kötüye kullanımı veya halk sağlığını olumsuz etkileyen bir olay yaşanmadı, bundan sonra da yaşanmaz.

İspatını mı istiyorlar; iki senedir yasal düzenleme yok ama herkes yeşil kırmızı reçeteli bütün ilaçların kayıtlarını hala düzgün bir şekilde tutuyor. Bunları tutma mecburiyeti yasadan çıkarıldığı halde!

Kırmızı yeşil reçeteler kayboluyor, sahteleri düzenleniyor ama hiçbir eczacı kırmızı, yeşil, reçeteli satılması gereken hiçbir ilacı da reçetesini de kaybetmiyor.

Onun için yetkililer önce neyin nasıl yapılması gerektiğinin usullerini eczacılarla beraber hayatın olağan akışına uygun ve eczacılık hizmetinin aksaksız, kolay yürümesine yönelik olarak belirlesinler, başka bir şey istemiyoruz.

Biz kanunumuzda yazdığı gibi satıcıyız ama; halkın sağlığını, insan hayatını, mesleğimizi ve meslek onurumuzu değil.

Merak etmesinler!

Saygılarımla...

s.sofugil@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat