2015 Yılına reçetesiz ilaç satışıydı, vitrindeki görsellerdi, ısı nem ölçerdi, tabelaydı derken bayağı bir hızlı ve öfkeli giriş yaptık... Tepki fazla olunca, şaşkınlıkla beraber birden bire bir yumuşama oldu ama, son yıllarda sesi pek çıkmamış olan topluluğun “bu kadarı da fazla” ama şeklindeki fiili tepkisinden sonra yazılı mevzuatta herhangi bir değişiklik oldu mu?

Hayır!

 

Sadece uygulama yumuşadı... Bizim artık tepki vermemiz değil uyum sağlamamız bekleniyor. Zira hep öyle oldu...

 

Hani, Kırmızı ışıkta duran son model çok pahalı bir otomobile eski püskü bir kamyon arkadan çarpmış. Aşağı inip bakmışlar ki, lüks arabanın bagajı dağılmış. Kamyon şoförü başlamış ağlanmaya : “Aman abi, benim kamyonu satsak senin arabanın bir lastiği etmez, belli ki halin vaktin yerinde, affet beni ne olur!” falan deyince lüks arabanın sahibi “Tamam” demiş yoluna devam etmiş. Az sonra yine bir kırmızı ışıkta durmuş, yine aynı kamyon arkadan çarpmış, yine aynı muhabbet, kamyon şoförü: “Zaten abi aynı yerden vurdum, hasar fazla değişmedi” deyince bizimki yine ikna olup “Tamam” demiş , yine yoluna devam etmiş. Az sonra tekrar bir kırmızı ışıkta durmuş , yine aynı kamyon arkadan çarpmış, bu sefer kamyon şöforü aşağı inmeden, kafayı camdan uzatarak öndeki arabaya “Devam et devam et abi, benim!” demiş ya, işte o hesap;

 

Senelerdir fiyat indirimlerinden, Kamu Kurum İndirimi artışından ve yapılmayışından hesapsız kitapsız bir şekilde zarar eden eczacılar “gık” bile demeden ilaç ve eczacılık hizmeti sunmaya devam ediyordu. Yine “Devam edin, devam edin, biziz” diyerek kurtulacaklarını sandılar, ama olmadı... Üstelik fiyat indirimi falanla da alakalı değildi yeni düzenlemeler... Niye böyle olduğunu anladıklarını da sanmıyorum...

 

Bundan sonra 2016 yılına kadar dozu artan bir şekilde yaptırımlar ağırlaştırılmaya çalışılacak, yasal mevzuat çünkü yerinde duruyor... Bir çoğu da ciddi anlamda can yakacak, baş ağrıtacak cinsten. Zira mevzuatı hazırlayanların mesleğimize ve sunduğumuz ilaç ve eczacılık hizmetine bakış açısı bana göre çok yanlış ve ön yargılı. Nasıl mı?

 

Ters köşeden bakalım isterseniz ;

 

Reçetesiz ilaç konusuyla başlayalım. Sadece ilaçtan para kazanan ve hayatını  devam ettiren meslek grubu olarak taaa 90’lı yıllardan itibaren ülkemizde akılcı ilaç kullanılması gerektiğini savunduk. Hiçbir meslek grubunda görülmedik bir şekilde böyle bir konuyu ilk defa dile getiren biz olmamıza rağmen devlet bu sese kulak tıkadı. Ta ki; ilaç kullanımındaki çarpıklıklar uluslararası otoritelerin dikkatini çekinceye kadar... Bunun üzerine yetkililer hemen oturup bir eylem planı hazırlamak için kolları sıvadı. “2014-2017 Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı” hazırlandı ve 2014 yılından itibaren hayata geçirilmeye başlandı, gerekli hazırlıklar ona göre şekillendirildi. Ama, nasıl ki gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, diğer düğmeleri doğru iliklemeniz mümkün olmazsa, bu eylem planında da ilaç ve eczacılık hizmetinin tanımı en baştan yanlış yapıldı. Söz konusu eylem planının 15. sayfasında “Eczanelerde reçetesiz ilaç satışının öncelikle antibiyotikler olmak üzere yasaklanması ve ITS ve e-reçete sistemi ile uyumlaştırılarak takibinin sağlanması” şeklindeki ifade, daha en baştan bariz bir şekilde niyetin yanlış olarak ortaya konulduğunu gösteriyor.

 

İfadeye bir bakar mısınız?

 

Eczanelerde reçetesiz ilaç satışının yasaklanması!!!

 

Gören de narkotik ticareti yapıyoruz, bonzai monzai işine girdik falan sanacak. Allah’tan acar ve çok aklı başında yöneticilerimiz var da bu konuda eğitim seferberliği başlattılar, artık kimse bizi bonzaici sanmayacak.(!)

 

Bu ifadeye bakarsak reçetesiz satılan, yani üzerinde “Reçetesiz satılır” yazan ilaçları da eczacıların reçetesiz satmasının yasak olduğu gibi tuhaf bir durum ortaya çıkıyor ki, 2014 yılındaki eczane denetimlerinde bazı bölgelerde bunu dile getiren denetçiler de olmadı değil. Eczacılara “Aslında aspirin bile satamazsınız” denildiği gelen bilgiler arasında. Bu durumda Aspirin’in üzerinde ve ruhsatında “Reçeteli ve Reçetesiz satılır” yazıyor olmasını nereye koyacağız??? Anlamak güç !

 

İlk düğmeyi yanlış iliklersek diğer düğmeler de yanlış olur dedik.İlk düğme bu eylem planı değil elbette.

 

1262 Sayılı Kanunun 1. maddesinde geçen “Tabip reçetesiyle verilmesi meşrut olanlar ancak reçete mukabilinde ve diğerleri reçetesiz olarak münhasıran eczanelerle ecza ticarethanelerinde kanunu mahsusuna tevfikan satılır.” ifadesi çok eski bir ifade.

 

Ve bu ifade yanlış anlaşılıp yorumlandığından, sanki eczacıların birebir günlük yazılmış reçete karşılığı olmaksızın reçetesiz ilaç satması suçmuş gibi algılanarak, ilaç ve eczacılık mevzuatı yorumlanmaya ve uygulamaya çalışılınca öyle bir garip durum ortaya çıktı ki, kimse işin içinden çıkamaz halde. Nasıl bir şekil verilecek, göreceğiz.

 

Önce ilk düğmeyi düzeltelim; 1262 Sayılı Kanundaki tabip reçetesiyle verilmesi meşrut olanlar ifadesi reçete ile satılması şarta bağlanmış ilaçlar demektir. Bunu nasıl yorumlayacağız. Evrensel hukuk sisteminde ve ülkemizde Kanunları ilgili yönetmelikler açıklar.

 

Beşeri Tıbbi Ürünlerin Sınıflandırılmasına Dair Yönetmelik’in 7. maddesinde reçeteli ilaçlar sınıflandırılmış olup; yeşil, kırmızı, kontrole tabi vb. olanlar dışındakilerin  bir çoğu burada yer alan “Yinelenebilir veya yinelenemez reçete ile verilenler” sınıfına girmektedir.

 

Yani hiçbir düzenleme yapılmamış olsa da, zaten reçetesi alıkonulacak, reçetesi saklanacak ilaçlar yıllardır belirlenmiş durumda. Onlar dışındaki ilaçlar , doktor tarafından her defasında reçete yinelenemeyeceği için bu şartın dışında tutulmuş.

 

Bizim 6197 Sayılı Eczacılık Kanunumuzun 24. maddesinde yer alan düzenlemede de reçetesiz satışın yasak olduğuna dair hüküm kaldırılmış, 28. maddesinde de ilacın sadece eczaneden satılacağı hükme bağlanmış durumda.

 

Daha önce de belirtmiştim; zaten biz içici değiliz, satıcıyız ve bazılarının sandığının aksine bu suç değil, görevimiz!

        

Kaldı ki reçete katılım payı, muayene ücreti uygulamaları 10 TL altındaki ilaçları hastaların artık doktora reçete yazdırmadan kendi ceplerinden ödeyerek almalarını sağlamaya yönelik düzenlemelerdir. Devam reçetesi uygulaması da SGK’nın daha az muayene ücreti ödemesini sağlamak için yapılmış bir uygulamaydı. Bana inanmıyorlarsa SGK’ya sorsunlar.

        

Dolayısıyla, yasal mevzuatı doğru anlayıp doğru yorumladığımızda ve yasal mevzuatı düzgün bir dille yazdığımızda bir çok sorunumuz kendiliğinden hallolacak.

 

Mesela; Eczaneler hakkındaki yönetmelikte yer alan “Eczanelerin sadece görülebilir cephelerinden birine ve eczane olarak kullanılacak yerin sınırları içerisinde kalmak kaydıyla, eczanenin adını gösterir, özellikleri Türk Eczacıları Birliği tarafından standardize edilmiş ışıklı veya ışıksız levha konulur.” şeklindeki düzenleme “Eczanelerin sadece görülebilir cephelerine ve eczane olarak kullanılacak yerin sınırları içerisinde kalmak kaydıyla, eczanenin adını gösterir, yüzölçümü konulduğu cephenin azami 1/4’ini aşmayacak şekilde ışıklı veya ışıksız levha konulur.” şekline veya benzer bir hale getirilse, genelgelere detaylara insanlar boğulmasa, nöbetlerde birden çok cephesi olan eczacılara “Niye tabela asmadın” diye hastaların saldırmasına ortam oluşturulmasa, mevcut tabelalara her eczane için tek bir standart getirilip, bir önceki bayram alınıp, yıkanınca çeken elbiseler ebatına düşürülmese,

 

Mesela; “Vitrinlere ürün tanıtımı amacıyla levha veya ilân yapıştırılamaz.”  ifadesi yerine “ Vitrinlere her türlü tedavi edici ürün ile reçeteli  ilaç adı ve tedaviye yönelik ifadeler içeren tanıtım amaçlı levha veya ilân yapıştırılamaz.” ifadesine benzer düzeltme yapılsa, eczacılar eğitimini aldıkları, aslında kendi yetkilerinde ve yetkinliklerinde olan ürünleri marketlere, kozmetikçilere bırakmasa,

 

Reçet başına hatırı sayılır meslek hakkı verilen Almanya’da bile eczane içini serinletmek için kapı pencereler açılıp, cereyan yaptırılıyorken; mevcut eczane koşullarında ilaçların stabilitesinde ne gibi sorun yaşandığı bilimsel açıdan ortaya konulmadan, aldığı ilacın çekini SGK’dan gelen paranın karşılamayan eczanelerde, eczane içi sıcaklığın ve nemin her noktada 24 saat aynı olmasının sağlanması gibi, uygulanması pratik hayatta mümkün olmayan ve ne işe yarayacağı da izah edilemeyen düzenlemeden vazgeçilse,

 

Buna benzer sıkıntılı bir çok konu için, eczacı tabanıyla da fikir alışverişi yapılsa, çıkacak yönetmelikler saklanmasa, gizlenmese, onlardan da görüş istense,

 

Çok mu şey istemiş olurum ???

...

 

Bu ve diğer düzenlemeler 2016’da yürülüğe girecek, boşverin bunları demesin hiç kimse,

2016’ya 9 ay kaldı, kimse alınganlık yapmasın; yanlışa yanlış diyelim ve gelin bu yanlışları düzeltelim...

Sonra bir bakarız gelecek de ansızın gelivermiş,

Tabeleları bir gecede indirilip, bıyığı kesilmiş adam haline gelen eczanelerimizde türkü çığırırken bulmayalım da kendimizi:

 

Tabeladan at beni, in vitrine tut beni...

        

Saygılarımla...

 

s.sofugil@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat