Perşembe gününden itibaren gündemimize akılcı ilaç kullanımı bilgilendirme toplantısı adı altında yapılan ve yasal olmayan, yasal düzenlemeye istinaden ceza yazabilmek için tebliğat toplantısı girdi.

 

Bu toplantıda herkese antibiyotik satmaması gerektiğine dair tebliğat yapıldığı gibi satması durumunda cezai yaptırım uygulanması için “satmayacağım” taahhüdünü yazıp imzalaması isteniyor.

 

İlaç satamazsınız yasak!

 

Diğer taraftan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bir yazı yayınlayarak eczanelerin medikal kelimesini tabelalarında vitrinlerinde kullanmasının yasak olduğunu tebliğ etti. Medikal; yabancı kökenli, ilaç ve ecacılıkla ilgili anlamlarına gelen bir kelime olmasına rağmen bize de yabancıymış(!), öğrenmiş olduk.

 

Medikal kelimesini kullanmanız yasak!

 

Son yapılan düzenlemelerle eczane ekonomilerine bir katkı , bir iyileştirme yapılmadığı gibi her yeni düzenleme ile yeni yeni ekonomik yükler sırtımıza vuruluyor. İlaç dışındaki ürünlerin satışını adeta yapmamamız için getirilen düzenlemelere ters köşeden bakınca tek bir niyet ve hedefin olduğunu görüyorum:

 

Büyük sermayeye yer açmak.

 

Bir bardağı doldurabilmeniz için fizik kuralları gereği önce içini boşaltmanız gerekmektedir ve yapılanlarda tam olarak dillendirilmese de niyet budur. Böyle bir niyet olmasa ; “her şehrin merkezi bir yerinde tek bir eczane 24 saat açık kalsa ne güzel olur” şeklinde dillendirilen, sıcaklık soğukluk ayarını kendi kendine yapan ilaç dolaplarına (buzdolapları demiyorum, normal ilaç dolaplarına) sahip, kesintisiz güç kaynağı olan, vardiyalı çalışanlarıyla iş kanunu hükümlerine tamamen uyumlu ve bir sürü ekonomik yüke girmiş bu hayal edilen eczaneleri kimler açabilir, ya da mevcut olanların kaç tanesi bu şekilde devam edebilir? Bu soruların cevabına bakıldığında niyet kendiliğinden ortaya çıkıyor.

        

Niye böyle bir şey yapsınlar, bizim çalışma koşullarımızda, karlılığımızda onlar devam edemezler ki demeyin, çünkü bizim şartlarımızda çalışacaklarını nereden biliyorsunuz?

        

Herkes biz mi???

 

Yok bu ham hayal falan da demeyin, 15 Milyar TL’ lik bir pazar, üniversite mezunu bir topluluğa bırakılmayacak kadar kıymetli bir pazardır, her seferinde denediler ve deneyecekler, merak etmeyin.

 

Bu denemelerden sonuç alınamayınca 2015 yılında sanki; yıldırma, bezdirme, bıktırma taktikleri devreye girmiş gibi oldu. Yapılan her düzenleme ile bizi mesleğimizden biraz daha soğutmak , bıktırmak istiyorlar, halkın gözündeki imajımızı yıkmak istiyorlar adeta.

 

Yapılması istenen her şeye evet deseniz bile yeni düzenlemeler, yeni istekler peşisıra gelecek; reçetesiz ilaç, medikal ve eczane tabelaları, vitrinler konusundaki duruşumuz çok önemli. Burada herkes net bir tavır ortaya koymalı, burası tüm bu sürecin turnusol kağıdı çünkü....

 

“Keşke”ler uçuşurken dudaklarımızdan, olsaydı bulsaydılar fayda etmez sonra...

 

Bu yüzden;

Hukuk çerçevesinde,  bu düzenlemeleri yapanlara yanlışları göstererek ve ileterek, her çağırılışta koşmak için start pozisyonu almadan, onurumuzu çiğnetmeden, örgütlü bir davranış ve tutum içinde bize yaptırılmak istenen şeyleri sorgulayarak, gerektiğinde itiraz ederek, tek vücut halinde hareket etmeliyiz.

...

Hani;

Temel hastanede yatan İdris arkadaşını her hafta ziyaret ediyormuş, her ziyarette hastanın bir uzvunun kesildiğini görünce, en sonunda yanındaki eşine dönerek;

“Ha bu İdrus ne uyanık adam,

hastane parasını ödememek için, taksit taksit mezara kaçayyy”

demiş ya,

O hesap;

Önümüze konulan her düzenlemeyi sorgulamadan kabul ettik bu güne kadar,

taksit taksit her şey elimizden çıktı.

...

Boşuna uğraşmayalım,

 

Kaybederiz falan diye de düşünmeyin;

        

kaybedecek bir zincirimiz kaldı,

 

dememize çeyrek var!

...

 

Saygılarımla...

 

 

        

s.sofugil@eczacininsesi.com

 



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat